Ben Tanrı'nın En Fevri Davranışıyım

28 Ekim 2012

Tek Cümle



"Aslında çok acıyor da belli etmiyorum."

Bu şiir burada biter.
Ne tek bir harf yazılır üzerine, ne silinir içinden bir harf.

Bu şiir hastane olur.
Yoğun bakım olur.
Azrail olur.

"Aslında çok acıyor da belli etmiyorum." 

Bu şiir burada biter.
Çivilenir aklına.
Ellerinle göğsünü yırtasın gelir.
Ağlayasın gelir.
Bağırasın gelir.
Kaçasın gelir.
Sövesin gelir.
Ölesin gelir.

"Aslında çok acıyor da belli etmiyorum."

Bu şiir burada biter.
Vurmak istersin kafanı duvarlara.
Sallanmak uçurumlardan aşağıya..
Koşmak istersin işlek caddelerde yalın ayak, bir başına..
Sarılmak istersin.
Sarılmak değil, sarılmak istersin gazete kağıtlarına, morg soğuklarına, toprak kokusuna..

"Aslında çok acıyor da belli etmiyorum."

Bu şiir burada biter.
Kavga başlar.
Kan dökülür.
Öyle bir iç savaştır ki bu şiir, eline, dilini kestirir.

"Aslında çok acıyor da belli etmiyorum."

Bu şiir uzar gider.
Şair ölür.

İyi günler.

Nursen Yıldırım

21 Ekim 2012

Dramatik Komedi



Aslında başka bir şey bul. Seni oyalacak bir şey. Seviştiğin kadınların listesini yap mesela, onların gülümseyişlerini hatırla. İçlerinden hangisinin seni daha çok sevdiğini tartış. Beni atla. Benim sana tapıyor olduğumu atla. Kişisel şeyler çünkü bunlar. Çünkü ben seni kişisel seviyorum. Annen gibi değil işte, bilirsin sen sen olmasaydın da sevecekti annen seni. Öyle bir şey değil bendeki. Sen olduğun için seviyorum seni, tercih hakkımı kullanarak seviyorum. Yani iddia eder gibi, var sayar gibi. Din gibi, ortaya atıyorum seni. Sonra inanıyorum. Sonra herkesi inandırıyorum varlığına. Şüphesiz ki diye başlıyorum senden konu açıldığında. Sana olan sevgim söz konusu olduğunda şüphe bırakmıyorum kimsenin aklında.
Yine de sen beni boş bırak. Yanlış soru olduğumu düşün mesela. Emin olmadığın bir cevap olduğumu düşün...
Bir daha dönüp bakma bana, büyük bir zaman kaybıymışım gibi kur beni aklında.
Bana kendini hatırlatma...
Beni unutma ama seni seviyor olduğumu unut. Senin gözlerini unutamadığımı unut. Her gelişinde, kapılarımı açık buluşlarını unut.
Bir söz beklediğimi senden, bir ses beklediğimi... Unut her gece seni gördüğümü rüyalarımda. Ben ki senin adını görünce bir esnaf tabelasında, bir sokak duvarında, bir bar girişinde oturur sabahlardım orada, öyle bir sevmek ki adına dahi saygı duyardı. Adın klisede şarap kadar kutsaldı. Yine de unut...
Bana kendini hatırlatma...

Ben iyiyim.
Bazı ülkelerde sonbahar şimdi, ondan biraz hüzünlüyüm tabi.. Bazı ülkelerde kar yağıyor şimdi, ondan üşüyorum biraz. Bazı ülkelerde saat gece yarısını çok geçti diye kısık sesle konuşuyorum gündüz vakitleri..
Tesadüflere inanmıyorum hala. Ve hala sevmiyorum, sevmediğin şeyleri..
Hala sana dokunan her kadının cehenneme gitmesi gereketiği görüşündeyim. Ben sana dokunamadığım her an zaten cehennem gibi bir yerdeyim.
Günah işlemek kadar basit değil tabi hala uyuyabilmek..
Ağlayamamak da zor üstelik..

Ölüm gibi oluyor bazen. Ölmüşüm gibi. Ben her şeyden vazgeçiyorum. Zengin olabilme ihtimalimden vaz geçiyorum. Erteliyorum bugünleri, hiçbir şey yapmıyorum. Kendime, kendimi kanıtlıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum. Bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyorum.
Bu yüzden bana kendini hatırlatma...
Hayata döndürüyorsun beni. İş ilanlarına bakıyorum mesela. Erkenden uyanıp sokağa çıkıyorum. Durmadan kontrol ediyorum saatleri, takvim tutuyorum, gazete alıyorum, karıştırmıyorum günleri. Bir kez daha ölmesi güç oluyor. Bir kez daha vaz geçmesi zor oluyor... Zor oluyor bulup bulup, kaybetmesi seni. Ya da kaybedip kaybedip, kazandım sanması. 

Bana kendini hatırlatma.
Seni kişisel seviyorum. Hür irademle. Seninle hiç alakası olmadan seviyorum seni. Geleceğin günü hesaplamadan, takvimsiz seviyorum. Yalnız izliyorum bu filmi, yalnız ve sansürsüz. Umutsuz seviyorum. Başka bir adamın elini tutarken seviyorum seni. Başka bir adamın bebeğini kucağıma aldığımda da seni seviyor olacağım. Yarınsız seviyorum. Anlıyor musun ? Beklentisiz. Yani gelme..
Yani ben zaten hiç unutmuyorum seni. Bu yüzden hatırlatma bana kendini...
Benim seni hiç unutmuyor olmam da kişisel çünkü. Parmak izim kadar kişisel. Seni seviyor olmam kadar kişisel. İnançlarım kadar kişisel...
Seni barındırmıyor. Seni ilgilendirmiyor..

Orada bir yerdesin. 
Hala orada bir yerde beni sevmiyorsun. Ki zaten ben inanıyorum ki çilekli pasta da sevmiyor beni, ben onu severek yiyiyorum. Umursamadan yiyiyorum. Onu yerken beni sevip sevmediği umrumda olmuyor. Böyle bir şey seni seviyor olmak... 

Bana kendini hatırlatma.
Çünkü bu, beni tercihlerim yüzünden yargılıyor olmandan farklı değil. Anla...

Nursen Yıldırım

11 Ekim 2012

Vasiyet



Elbette kirlenmekten bahsedeceğiz..
Koyu renk kalemlerle yazacağız şiirlerimizi,
Karanlığı savunacağız,
Arkasında duracağız, arka sokakların.
Duman kokacak boğazımız.
Elbette inanmayacağız dostluklarımızın samimiyetine,
Şehvetine kapılmayacağız aşklarımızın..

"Sen yine de beni unutma !" bunun konumuzla hiç alakası yok ama sen yine de beni unutma..

Elbette ihanetlerden, yalanlardan, korkulardan bahsedeceğiz.
Yediğimiz kazıkları sıralayacağız ard arda.
Küfürler edeceğiz,
Kavgalar.

"Ben yine de seni unutmam !" bunun da konumuzla hiç yalakası yok ama yine de bil. Unutmam.
Olduk olmadık zamanlarda gelirsin aklıma.
Simit atarken martılara mesela Üsküdar'da
Biz seninle hiç Üsküdar'a gitmedik oysa..
Yine de unutmam, şikayetsiz unutmam seni.

Elbette ölümlerden bahsedeceğiz.
Kötü olmak isteyeceğiz, bir kez daha kırılmamak adına.
Elbette porno filmlerden fırlamış gibi davranacağız, düzüşmenin, sevgilerimizden daha değerli olduğu muhteşem yüzyılda.. 
İntiharlar düşleyeceğiz, kafamızı yastığa koyduğumuzda.
Aşık olmak da bir intihardır aslında..

"Sen yine de beni hatırla." bu konumuzun ta kendisi aslında.
Beni biraz hatırla.
Sonbahar da dökülen yapraklar, adımlarına karıştıkça hatırla.
Çekmecen de ölü bir böcek bulunca.
Hızla gelen bir araba aldırmadan açık renk pantolonuna, su birikintisini paçalarına sıçratınca.
Üşüyünce geceleri..
Sönünce mahallenizin lambası şafak vakti.
Bir kadın af dileyince, bir adamdan.
Annen kanser olunca...
Öksürürken, kütüphane sessizliğinde.
Utanırken.
İzlerken oltandaki balıkların çaresizliğini..
Beni hatırla..
"Baba" dediğinde bir kız çocuğu sana..

Elbette uçurumlardan bahsedeceğiz.
Dipsiz kuyulardan..
Elbette kavuşulmamış masalların gerçekliğini savunacağız.
En iyisi bile kar etmeyecek uyuşturucuların, uyuşmasına, umutsuzluğumuzun.

"Ben yine de seni unutmam."
Kızgın kumlara basınca yalın ayak,
Sırılsıklam olunca yağmur altında.
Yenilince gün ışığına, kar'dan adamlarım.
Yaralarım kabuk bağlayınca.
İzin vermeden birinin gelip kabuklarımı okşamasına, seni hatırlarım.
Seni unutmadığımı, hatırlarım.
Belki ağlarım.

Ben yine de seni, şikayetsiz unutmam.
Saçma sapan zamanlarda hatırlarım. Ama bil, şikayetsiz hatırlarım.


Nursen Yıldırım

7 Ekim 2012

Loriana

- Neden güvenmiyorsun insanlara ?

+ Çünkü insanlar adi Loriana, çünkü çıkarları için seni incitmeyecek tek bir insan yok. Onlar için senin hissettiklerinin hiçbir önemi yok, söylediklerinin de öyle ve bu asla değişmeyecek.
İçlerinden bir kaçını seveceksin önce, çok sevmek ama. Ki güvenin devamıdır sevgi denilen illet. 
Sevgi lanetlenmektir Loriana.
Ufak darbelerle başlayacak, alınmayacağın küfürler gibi işte. Sonra arkanda beklediklerini hissedeceksin.
Korumak için değil elbet sikmek için..
Ve sikecekler Loriana, seni en sevdiklerin sikecek. Ruhunu, kalbini, ömrünü sikilmeye müsait olmayan yerlerine bile delik açacaklar bunun için matkaba gerek duymazlar ve bunu farkedebilmen olanaksızdır. Gülümseyerek deler geçerler seni.
Üstelik bir defa da değil binlerce kez düşürür ardından "özür dilerler" düşürdükleri ellerini kaldırmak için uzatırak. HAYIR ! Tekrar güven diye uzatılır o eller, tekrar düşürebilmek adına kaldırırlar seni.
İyi insan yoktur Loriana inan bana yoktur. Henüz sana kötülük yapmamış milyonlarca insan vardır sadece..
Tüm bunları az önce öğrendim.
Herşey olabildiğince bencil, herkes gibi, her his gibi,
Mesela özlemek birini, birini özlüyor olmak bencillikten. 
Birinin elini tutmasını, saçını okşamasını, birinin sana güzel cümleler kurmasını istemek bunlar seni mutlu edecek olan şeyler ama karşındakı tüm bunları yaparken yani elini tutarken senin, ne hissettiğini umursamazsın bile. Gitmesini istemezsin yalnızca -kendin için o'nu özlememek için, acı çekmemek için, ağlamamak için-
Baksana şu insanlara ! 
Benim bir adım var buralarda, benden korkuyorlar. Benden korkmalarının tek sebebi, benden güçsüz olmaları değil. Benim onların, beni nereden vurabileceklerini tahmin edebiliyor olmam. Beni düşürmeye kalkarlarsa eğer onları da kendimle birlikte aşağı çekeceğimden eminler.
Onlara güvenmiyorum çünkü ve hep tetikteyim.
Onlarda bana güvenmiyor Loriana bu bana huzur veriyor.
Kötü insan olmak istiyorum çok kötü. Yaptığım hiçbir iyiliğin akıllardan çıkmayacağı kadar kötü..

Ben bu hale gelmek için çok bedel ödedim. Kilolarca uyuşturucu içmek zorunda kaldım, avuçlarımın arasında kırılan bardaklar gibi parçalanmak zorunda kaldım.
Küfür etmek.
Bazen Loriana, bazen hayallerimden vazgeçmeK, bazen çok büyük karanlıklar düşlemek zorunda kaldım ben. 
Uykusuz gecelerim oldu benim, gözyaşlarımın tuzu yanaklarımı eritecek sandığım vakitler.
Vakitsizliklerim de oldu elbet, erken dediklerim, geç kaldıklarım. Boş verdiklerim, boşverilmişliklerim.
Benim sokaklarım var Loriana, çamurlu sokaklarım var, şimşekler düşer o sokaklara, o sokaklar yıkılır yıkılır yıkılır.
Yıpranmış evlerim var benim, dağıtılmış.
Bileklerimi değilse bile, umutlarımı kesmişliğim var benim.
Bu yolun sonundayım Lorina.
Ben bu hayatın sokabileceği herşeyi aldım içime.
Tüm ihanetleriyle seviştim, tüm acılarını tattım.
Sonra Loriana, tüm bunlardan çok sonra kahakaha atmaya başladım.
Alışmıştım !

-Hayatın boyunca kimseye güvenmeden yaşayamazsın.


+Elbette Loriana, ama sikilmeye alıştıktan sonra, orospuluk bu dünyanın en kolay mesleği. 

Ayet

Gözlerin gün doğumu,
Okyanus kıyısı,
Dağ havası,
Şehir telaşı..
Gözlerin yağmurlu bir öğleden sonra,
Hüzünlü bir şarkı.
Gözlerin öznesi tüm şiirlerin ve ilhamı bir şairin.
Biraz rakı...

Gözlerin çocukluğum,
Pamuk şeker tadı..

Gözlerin dua,
Amin.

Şehvetli bir gece gözlerin,
Gözlerin bekaret kanı.
Gözlerin bebek özlemi,
Kısır gelin,
Töre kuralı.

Gözlerin kaçırılmış bir vapur,
Geç kalınmış bir sinema seansı..

Gözlerin vedasız bir ayrılık,
Biraz ağrı..

Uyuşturucu gözlerin,
Gözlerim bağımlısı..

Soğuk bir kış gecesi üşüyen kimsesizlerin nefesiyle ellerini ısıtışı gözlerin,
Delilerin sayıkladığı bir anısı..

Gözlerin siyaset,
İllegal bir eylemin öncü direnişçisi gözlerin,
Deniz Gezmiş posteri,
Sonra tanzikli su,
Sonra karakolda cop sesi..
Biraz gurur..

Gözlerin İzmir'in vatan sevdası..
Çanakkale'nin kanlı toprağı..
Sarıkamış'da eksi kırkbeş derece..
Anadolu gözlerin,
Biraz Avrupa merakı..
Etten duvar,
Biraz Fatih gözlerin, biraz İstanbul surları..
Kınalı Mehmet gözlerin,
Sonra Cumhuriyet ilanı..
Biraz Türkçe,
Biraz İstiklal Marşı.
Ay - yıldız gözlerin, kıpkırmızı..

Gözlerim nefes alış provası,
Yaşamak hevesi.

Sonra birdenbire Filistin gözlerin,
Birdenbire işgal,
Birdenbire kurşun,
Birdenbire bomba,
Sonra kucağımda cesedi kardeşimin,
Sonra yalnızlık kabusu..
Ölümden gelen davetiye gözlerin..
Birdenbire çaresizlik,
Birdenbire korku..

Nursen Yıldırım

Efendim ?

Efendim; ben yürüyebilen bir intiharım. 

Beni dinleyin ! 
Yaratılmış olmak yetmiyor bana, dinleniyor olmakta istiyorum. Anlaşılmak. Hatta bazen suratınıza kusmak.
Soru sormak.
Nefes almak yetmiyor bana, yaşamak istiyorum..

Yürüyebiliyor olmak, istediğim yere gidebileceğim anlamına gelmiyor. Yani istediğim bir yere gidemiyorsam eğer, yürümek yalnızca yürümektir.
Yürümek, kahkaha atmak sayılabilirdi oysa.
Ki bazıları için sayılıyor da..

Efendim;
Ben tedaviye yanıt vermeyen bir hasta değil, tedavisi mümkün olmayan bir hastalığım..
Henüz kendimden başka kimseye bulaşmadım.
Bakın !
Ölüyorum demiyorum, öldürüyorum demiyorum, yaşayamıyorum diyorum.
Konuşabiliyor olmak, istediğim biriyle konuşabildiğim anlamına gelmiyor. Yani ben istediğim biriyle konuşamıyorsam, konuşmak yalnızca konuşmaktır.
Hatta konuşmak yaralarımı neşterle okşamaktır.

Kollarımın olması, istediğim birine sarılabildiğim anlamına gelmiyor. İstediğim birine sarılamıyorsam eğer, kollarımın ne farkı var kaza kurşununa kurban giden bir bebeğin annesinden ?
Söyleyin,
Eğer benim saçlarım varken, okşanmıyorsa bir sevgili, bir anne, bir baba hatta bir hayvan tarafından, saçlarım yalnızca saç değilde nedir ?
Ne önemi vardır, uzun, kısa yahut taranmış, yahut kirli...

Efendim;
Ben sigara içmek istemiyordum ama sigara içececeğimi de bilmiyordum,
İşte hepsi bu.
Tüm sorun bu, burada herşey böyle. Biz burada acı çekmek istemiyoruz, acı çekeceğimizi de bilmiyoruz. Olacaklardan haberimiz yok.
Biz her gün kendimizi en dipte sanıyor, tutunmaktan vazgeçiyor, tekrar düşüyoruz.
Dipler bitmiyor efendim, düşmek bitmiyor, arada bir gökyüzünde bahsediyorlar gökyüzünün renginden, gökyüzünün özgürlüğünden bahsediyorlar..
Bazıları !

Bazıları duruyor karşımda, böyle omuzlarını gere gere, baka baka gözlerimin içine adımlarının nasıl gülümsediğinden bahsediyor.
Hatta yetmiyor, benim bir hastalık olduğumda habersiz, canlarının sağlığını övüyorlar..
Konuşuyorlar efendim ! Konuşmasınlar.
Saçlarını seviyorlar, saçları güzel değilken bile seviyorlar saçlarını.

Gel gelelim,
Geldiler Efendim ! Geldiler.
Gitmiyorlar.

Delirdim.
Deli bir intihar oldum, deli bir hastalık oldum. İnsan olamadım Efendim.
Deli oldum.
Meme ucu kadar hassasım. Dokunuyorlar Efendim ! Tahriş oluyorum..

Nursen Yıldırım