Birini sevmiyor olmak özgürlüktür. Hiç kimseyi sevmiyor olmak mükemmel bir özgürlüktür.
Ama birini seviyor olmak büyük sorumluluktur. Sorumsuz olmak isterdim oysa. Dağınık yaşamak isterdim..
Seni öptüğüm gibi öpmek isterdim herkesi sevgilim.
Yani öpebilmek isterdim.
Kim dokunsa bana, kim herhangi bir gecenin karanlığında yoldaş olsa hüznüme korktum.
Onları öldürmekten korktum. Onların yemeğimin içinden çıkan ölü bir sinek gibi midemi bulandırmasından korktum.
Onların gözlerine bakarken ağlamaktan korktum en çok.
Herhangi birinin beni senin sevmediğin kadar sevecek olması zoruma gitti..
Kaçtım.
Yeniden kırılmaktan korkmadım hiç, aynı yerden kırılamamaktan korktum.
Kimsenin beni senin gibi kıramayacağından korktum.
Kusursuz olmaktan bile korktum sevgilim, kusursuz bir duygusuz olmaktan...
Sen bir gün bana bir "hoşçakal" dedin, sonrası büyük sessizliktir vedaların bilirsin. Vedalar sonradan vurur beynine beynine..
Birlikte içtiğimiz uyuşturucular gibi işte.
Önce sessizlik kaplar şehri. Kulaklarında ekşimci bir uğultu.
Önce düşmek istersin, kapaklanmak istersin yere, en dipte olmak istersin, kanasın istersin.. Sonra yükselmek, yükselmek. Sonra dokunmak istersin Allah'a.
Hesap sorarcasına.
Sorarcasına neden yaratıldığını "özlemlerin".
Ben tüm bunları bilmek istemezdim.
Başkası bilsin isterdim..
Başkası düşlesin isterdim kefenleri..
Ben olmak istemezdim yani senin "hoşçakal" diyebildiğin..
Bir sevgiliye "hoşçakal" demek sevgilim, farklı değil bir sevgilinin ölüsünü çiğnemekten..
Sen bana bir gün "hoşçakal" diyebildin diye ben kimseye "merhaba" diyemedim..
Sen bana bir gün "hoşçakal" dedin ve ben annemin bugün beni hiç aramadığını gecenin bilmem kaçında farkettim.
Annem ölmüştü belki.
Ölmeseydi beni arardı.
Eğer annem ölmediği halde beni aramıyorsa senden hiçbir farkı yoktu.
Sen bana bir gün "hoşçakal" dedin diye ben her elini uzatanın ellerini havaya astım.
Senin kadar güçlü sıkamayacaklarından korktum ellerimi..
Senin gibi dik duramayacaklarından karşımda.
Belki senin kadar şevkatli değil diye sesleri, konuşmalarından korktum benimle..
Birini seviyor olmak diyordum; çok fiyakalı acı.
Nursen Yıldırım
Ben Tanrı'nın En Fevri Davranışıyım
25 Temmuz 2012
13 Temmuz 2012
İhanet Sloganı
Fotoğraf : Süreza |
Çok memnun olmuştum. Tanıştığımıza. Elin tuttuğumda da çok memnun olmuştum. Saçlarımın arasında gezindiğinde parmakların..
Yüzüne bakarken de öyle, memnundum. Hatta düşlerken.. Yürürken, konuşurken, ağlarken.
Çok memnun olmuştum bir keresinde, yaşamaktan bile !
Gözlerinde gamzleri vardı önce.
Gözlerine dokundukça okyanus oluyordu, göller.
Sonra, birden bire gözlerinde cinayetler vardı, ceninler. Katil bakışları.
İhanetler vardı gözlerinde, ihanet ettiği saflığım.
Saygısızca tüketilmiş geceler, kirpiklerine kadar kirlenmişti gözleri.
Hiç memnun değildim...
Bir savaş kuralıydı bu "merhamet yok"
Hayatta kalmak istiyorsan, öldürmelisin.
Hayatta kalmak istemiyorsan bile öldürmelisin. Hayatta kalmak isteyenler için..
Ne saçma.
Ne çok şey saçma aslında.
Sevmek mesela !
Sevmek birini yok saymak binlerce, milyonlarca, milyarlarca insanı yok saymak.
Sevmek ciddi bir sorun. Sahip olmak, ait olmak kadar ciddi.
Sevmek yalan.
Burası büyük bir şehir bebeğim ve ben seni bilmem kaç kilometre sevemem.
Ben seni, o kadar çok dağın ardındayken de sevemem.
Sen benden daha önce selamlaşırken güneşle, her sabah ve senin tenin benim denizimin suyuna bile değmiyorken.
Ben seni bu kadar yorgunken sevemem bebeğim.
Özür dilerim.
Ben insanlara güvenmeyi çoktan terk ettim.
Erken tanıştım ihanetle.
İlk sevdiğim adam, bağımlıydı mesela.
Kafası hep gökyüzü kadar yüksekti.. Tedirgin yürürdüm yanında. Aranan bir sabıkalıymış gibi..
Yatakta iyiydi. Mutfağa pek girmezdi. Salonun penceresinde atmak isterdi kendini, beceremezdi. Bir gün onu itmemi istedi..
Sonra yine denedim. Güvenmeyi.
Ben sevmeyi terk edeli, bugün bir yıl oldu bebeğim.
Ben bir çift gözün önünde diz çökeli.
Bir çift göz yüzünden kaçıralı aklımı.. Bir çift gözde gördüğümden beri, bir başka kadının kalçalarını.
Bir çift gözün gazabına uğrayalı, masumiyetlerim.
Ben seni sevemem şimdi, bugün sevemem seni.
Bu kadar ihanete uğrayan bir şehirde, bu kadar ihanete kucak açan bir şehirde, bu kadar ihanet edilmeye, etmeye, ettirmeye sadık bir şehirde..
Ben bir kaç adamla sevişirken bedeni, aklı bir başkasının koynunda kadınlar tanıyorum bu şehirde, aynı anda ihanet bu en az dört kişiye göz göre - göre, ulu orta hemde..
Ben seni bu ellerle sevemem bebeğim.
Bu ellerle dokunmak zorundayım çamura, bu ellerle savaşmak. Bu elleri yıkamalıyım sonra, temizlendiğinde yine aynı elleri kirletmeliyim.
Ben çok ihanet etmeliyim.
Tanrılara kadar. En ücra köşelerine bile o hayallerimi çiğneyen adamların, o adamlara benzeyen her adama..
Her cümleye hatta o adamların ağızlarına değmiş, o adamların kadınlarına kadar..
Sadakatsizliğin acısını adım kadar ezbere bilirim. Ben sana kıyamam bebeğim.
Sen beni terkeder misin ?
Çıplağım bebeğim.
Üstelik sen bile giydirmek istemezsin !
İster misin ?
İsteme.
Nursen Yıldırım
9 Temmuz 2012
Lekelenmis Rüya
O gece bu ev çok kalabalıktı. Kadınlar, şarkılar, çeşitli uyuşturucular, seks, başbakan, terör örgütleri, Amerika, şeytan, yalan ve hatta Tanrı bile buradaydı. -Bence-
Dans vardı,
Ayağı ritim tutan insanlar,
Çenesini bir sakız ile gevşetmeye çalışanlar.
Birbirini çok iyi tanıyanlar ve ilk kez karşılaşanlar.
Ben çok konuşan insan sevmezdim. Yalan söylenebilirdi elbette, yalan inanılmaz bir buluştu, devrim bile denilebilirdi yalana.
Haz verebilecek en başına buyruk eylem yalandı.
Çünkü, eski dostuma sevgilisini bir geceliğine ödünç aldığımı söyleyemezdim. Kırıldırdı. Bu umrumda olmazdı ama kırılırdı işte.
Lise yıllarımda Dil ve Anlatım öğretmeninin Türkçe konuşamadığını yüzüne vurumazdım. O lise bitmezdi. Bu benim umrumda değildi ama o diploma iş yerlerinin umrundaydı, annemin umrundaydı, bir an önce o okuldan siktir olup gitmemi isteyen benden nefret eden onlarca öğretmenin ve itin götüne sokup ite tecavüz ettiğim o zavallı öğrencilerin umrundaydı.
Önce herşey çok dağınıktı.
Ev çok dağınıktı,
Aklım çok dağınıktı, telefonumdaki mesajlar, mail adreslerim..
Ben kadar dağınıktı, saçlarım kadar.
Saçlarımı toplamamıştım bile.
Gidip serseri gibi rakımı içecektim bir sokak köşesinde.
Bana kalırsa giyinmesem de olurdu.
Hatta bana kalırsa hiçkimse giyinmeyebilirdi.
Çıplak vucütlarına bakarak tahrik olmazdım insanların...
Bana kalmıyordu tabi.
Metro'da bağırarak konuşan o orospu çocukları bizdik baylar, bayanlar.
Üzgün değiliz ve özür dilemiyoruz.
Market'e beş kişi girip ne alacağını bilmeyen gerizekalılar da bizdik kasadan kıçını kaldırmayan sevgili kel ve çirkin herif.
Birları biraz daha soğuk satarsan seviniriz.
Evin kapısını bize kimin açtığını bilmiyorum !
Hatta eve kiminle geldiğimi bile bilmiyorum, çünkü ayıktım.
Tüm bunlar olurken ben fazlasıyla ayıktım ve diğerleri yeterince sarhoştular.
Ben hiçbir şeyin farkında değildim, onlar kadar.
Gülümseyecek kadar farkında değildim..
Eski sevgilisi için uyuşturucu bağımlısı olmuş bir adam tam karşımda oturuyordu.
Ve ölen sevgilisini görmek isteyen bir adam da tam yanında.
Hemen ortada tuhaf ve çok konuşan bir kız vardı. Koltuğun diğer ucundaysa hayatı sikilmiş bir piç kurusu. Ve umrumda olmayan bir çok şey gibi, bir çok insan daha..
Ben sırtımı duvara dayamıştım hepsini karşıma almıştım.
İçeriden gelen sevişme seslerini duyamayacak kadar fazla yüksek sesle konuşuyorlardı.
İçeride kimin kimi düzdüğünü bilmiyordum ve gidip bakmayacağım kadar ilgilenmiyordum.
Bu dünyanın altın kuralı düzmek ve düzülmek değil miydi zaten ?
Güzel kadınlar, yaşlı ve zengin adamları hep sikmediler mi ?
Erkekler kendilerine aşık olan kadınları, kadınsız kaldıklarında aramadılar mı penisleri sertleştiğinde ?
Yaşlı kadınlar paraları ile örtmüyor mu sarkmış etlerini ?
Amerika, Türkiye'yi düzmüyor mu şimdi ?
Sevgili meclis üyeleri, başkanları ve her ne boksa hepimizi ayakta sikmiyor mu ?
Bir gram uyuşturucu için bir genç kız, kendini becertmiyor mu ?
Sahi sıçmak için bile ödediğiniz vergiyle alınan gemicik sizinde götünüzü acıtmıyor mu ?
Tüm bunları unutun şimdi.
Dans eden adamları da unutun. Hatta dönen herşeyi, kültablalarını unutun. Boş şişeleri, susmayan kızı bile unutun.
Eski sevgilisi için kendini binlerce kez öldürmeye çalışan, bir orospu için -haha- kendine her gün defalarca kez zarar veren bir adam karşımda oturuyordu.
O an tüm sorunum buydu.
Dünya, bu midemi bulandıran şey üzerinde dönüyordu.
Dünya o eski sevgilinin vajinası üzerinde dönüyordu benim için.
Berbat bir düşünceydi bu ve berbat şeyler düşünmeye bayılıyordum.
Ayıktım.
Kendimi çin malı gibi hissedebilirdim yani.
Gözlerimin gözlerini göremeyeceği bir odadaydım ve ayıktım. Ne komik.
Onlarca insanın kendini aradığı ve bulmak için litrelerce sıvı, kilolarca kuru tükettiği o evde ben kendimi kaybetmeye çalışacak kadar ayıktım.
Hem komik hem acınasıydı bu.
O gece o evde mantık yoktu.
Din yoktu.
O evde kimse din sevmiyordu, kural sevmiyordu, yasak sevmiyordu.
Ben de o eski sevgiliyi sevmiyordum. Bana göre tanrı ilan edilen bir öküzdü. Saçmaydı. Kesip yenilebilirdi.
Gözleri yeşildi ve bence o gece o evde su yeşildi, duvarlar yeşildi..
Hiç konuşmuyordu hatta hareket bile etmiyordu.
Kalabalığa karışıyor ve kalabalığın içinden sıyrılıyordu. Defalarca kez yaptı bunu.
Bana benziyordu.
Hiç bir zaman bir orospu için ağlamamıştım oysa ben.
Ama benziyordu.
Saat yediydi.
Sabah yedi ve ben dün geceki evden kilometlerce uzaktaydım. Şehirlerce uzakta..
Yollar, dağlar, saatlerce uzakta.
Odamın kapısı sertçe açıldı o sırada,
Sıçrarayak uyandım.
Benim hatırladığım tek rüyaydın.
Nursen Yıldırım
8 Temmuz 2012
Naber Lan Orospu Çocukları
Uyandım.
Dakikalardır benden bağımsız sallananan bacağımı, titreyen ellerimi, ısırdığım dudaklarımdan damlayan kanı ve içimdeki öfkeli telaşı saymazsak iyiyim.
Peşpeşe yaktığım sigaraları ve ölüsüne dokunmak istediğim bir adamı da unutursak eğer..
Dün gece sayısız mesaj almıştım, okumadığım mesajlar.
Benim ayaklarım üzerinde durmayı bırakın, benim ayakkabılarıma bile dokunamamış insanlar tarafından,
Orospu çocukları tarafından, her boku bildiğini sanan dindar pezevenkler, am budalası adamlar ve namusları için yaşayan orospular ve henüz en büyük hayal kırıklığı dondurmasının yere düşmüş olması olan şansılı piçler tarafından,
Kınandım!
Ben o sırada çatı katı odamda, kahkaha atıyordum.
Acıya..
Bütün hayatım inanmakla geçmişti -inanmam gereken herşeye inanmıştım.
İnanmamam gereken herkese de öyle.
Tuhaf bir çocuktum ben,
Yaramaz, haylaz, serseri, alaycı...
Ve kimsenin yanında ağlamayan bir çocuk.
Düşen ama asla düştüğünü belli etmeyen. Dizindeki yarayı avucuyla kapatmayı kendine alışkanlık haline getirmiş,
İçindeki fırtınaları gökkuşağı gibi gösterebilen bir çocuk.
Umursamaz sanılan oysa her şeyi en ince ayrıntısına kadar beynine kazımış.
Sert ama kırılgan.
Korkularım yoktu.
En dibini biliyordum bu hayatın, en karanlığını görmüştüm.
Hiç anlatılmamış bir hayat hikayesinin yaşayanıydım..
Yazılmış ama hiç okunmamış bir şiirdim.
Hiçbiriniz beni tanımıyordunuz.
Binlerce insanın bildiği bir isimdim..
Sizler de ben olmadan beni yargılamaya çalışan iğrenç, adi, bencil pislikler.
Ben orospu çocuğu gibi hissediyorum,
Siz orospu çocuğu gibi yaşıyorsunuz.
Ben inandıklarımı sorguluyorum,
Siz inandıklarınızla sömürüyorsunuz, günahlarınız öyle kocaman ki bir başkasının günahını Allah'a işaret ederek kendinizi affettireceğinizi sanıyorsunuz.
Ağzınız leş gibi yalan kokuyor.
Ben diyorum ki; domalmayın öyle adam sikmiyorum.
Siz diyorsunuz ki; sikecek adam kalmadı diye sana tecavüz ediyorum..
Şimdi defolun.
Hiçbirinizi burada görmek istemiyorum !
Nursen Yıldırım
Dakikalardır benden bağımsız sallananan bacağımı, titreyen ellerimi, ısırdığım dudaklarımdan damlayan kanı ve içimdeki öfkeli telaşı saymazsak iyiyim.
Peşpeşe yaktığım sigaraları ve ölüsüne dokunmak istediğim bir adamı da unutursak eğer..
Dün gece sayısız mesaj almıştım, okumadığım mesajlar.
Benim ayaklarım üzerinde durmayı bırakın, benim ayakkabılarıma bile dokunamamış insanlar tarafından,
Orospu çocukları tarafından, her boku bildiğini sanan dindar pezevenkler, am budalası adamlar ve namusları için yaşayan orospular ve henüz en büyük hayal kırıklığı dondurmasının yere düşmüş olması olan şansılı piçler tarafından,
Kınandım!
Ben o sırada çatı katı odamda, kahkaha atıyordum.
Acıya..
Bütün hayatım inanmakla geçmişti -inanmam gereken herşeye inanmıştım.
İnanmamam gereken herkese de öyle.
Tuhaf bir çocuktum ben,
Yaramaz, haylaz, serseri, alaycı...
Ve kimsenin yanında ağlamayan bir çocuk.
Düşen ama asla düştüğünü belli etmeyen. Dizindeki yarayı avucuyla kapatmayı kendine alışkanlık haline getirmiş,
İçindeki fırtınaları gökkuşağı gibi gösterebilen bir çocuk.
Umursamaz sanılan oysa her şeyi en ince ayrıntısına kadar beynine kazımış.
Sert ama kırılgan.
Korkularım yoktu.
En dibini biliyordum bu hayatın, en karanlığını görmüştüm.
Hiç anlatılmamış bir hayat hikayesinin yaşayanıydım..
Yazılmış ama hiç okunmamış bir şiirdim.
Hiçbiriniz beni tanımıyordunuz.
Binlerce insanın bildiği bir isimdim..
Sizler de ben olmadan beni yargılamaya çalışan iğrenç, adi, bencil pislikler.
Ben orospu çocuğu gibi hissediyorum,
Siz orospu çocuğu gibi yaşıyorsunuz.
Ben inandıklarımı sorguluyorum,
Siz inandıklarınızla sömürüyorsunuz, günahlarınız öyle kocaman ki bir başkasının günahını Allah'a işaret ederek kendinizi affettireceğinizi sanıyorsunuz.
Ağzınız leş gibi yalan kokuyor.
Ben diyorum ki; domalmayın öyle adam sikmiyorum.
Siz diyorsunuz ki; sikecek adam kalmadı diye sana tecavüz ediyorum..
Şimdi defolun.
Hiçbirinizi burada görmek istemiyorum !
Nursen Yıldırım
Yedinci Ayın Sekizi
Ben sana aşık olursam, tersine dönmez dünya. Yine ağlar elbet bebekler, kuşlar öter. Yine yorar geceler, güneş doğar, gün yaşanır, gün biter. Torbacılar nöbet tutarken köşe başlarında polisin girebilmek için tanrı olması gereken mahalle aralarında babamın ölmesini dilerim sayelerinde o köşelerden birinde. Ben sana aşık olursam, sıyrılmam, sıyırmam biraz üzülürüm belki. Belkü biraz üzersin beni, belki sevmezsin herkes gibi. Hiç kimsenin sevmediği gibi. Aldırmam. Ben sana aşık olsam bile ağlamam. Biraz kırılırım, belki çok kırılırım. Ama canım, acımın orospuyum. Acının peygamberini sunsan, alınırım üzerime.
Giyerim çıkarmam.
Giyerim çıkarmam.
6 Temmuz 2012
Koptuğum An (Ha Ha Ha )
"Merhaba" dedi, daha önce gözlerine hiç bakmadığım biri,
Alabildiğine samimiyetsizce ekledi, "nasılsın ?"
Hiç düşünmeden,
"Cümleler" dedim,
"Cümlelerim kadar devrik."
Susmadım,
Az önce pencereden baktım dedim,
O'nu ömür boyu seveceğime söz veremezdim belki ama,
Bir kız çocuğunun, ilk kelimesinin "baba" olmasına alınmayacağım kadar fazlaydı bende.
Şu sigara var ya, onun içi boş.
Bildiğin çarşafa sarılmış tütün.
Benim gibi yani, bende yastıklarıma sarılırım uyurken.
Beynim izmaritler kadar kirli.
Keşke parmak uçları değseydi, hayatımın herhangi bir yerine.
Ve keşke,
Bir şehir olabilseydim ben.
O zaman dokunmazdı terk edilmeler içime.
Bu yollar benim diyebilirdim,
Bu gökyüzü benim.
Bu yağmur.
Kimse adım basmazdı belki kaldırımlarıma, ama kuşlar dans ederdi üzerimde göç zamanlarında.
Hem bilirdin,
Kirli ayaklarla çiğnenmek, kirli zihinlerde harcanmaktan daha beter olamaz ya..
Ben tek bir şey için "yeter" diyemedim, biliyor musun ?
Yani, birkaç dakikalık uyku bir kaç gün yeter bana,
Bir damla su bir kaç saat için fazla.
Bir kaç dost yeterli,
Bir gece yeter aşık olmak için.
Ölmek için bir an.
Nefes almak yeterli yaşamak için,
Ama birini sevdim, yetinemedikçe daha çok sevdim.
Mesela önce gözlerini,
Ellerini,
Traş bıçaklarını ve ayakkabı bağcıklarını.
Yetmedi.
Allah beni sevmiyor mu lan !
Siz kıyafetlerinizle mi doğdunuz söylesene.
Siz niye kendinizi çamur gibi hissetmiyorsunuz oğlum.
Niye kedi görmüş fare gibi tırsak bakmıyorsunuz.
Hem sanane.
Orospu çocuğu gibiyim.
Parmakla gösterilen meşhur piç.
İnsanlar acımı seviyorlar,
İnsanlar yalnızlığımı, terk edilmişliğimi, unutulmuşluğumu.
Duygularımı pazarlıyormuş gibiyim.
Esas kızın kazık attığı kankası bile değilim. (haha)
Bağımlı gibi hissediyorum ki sanane,
Sanki avuçlarının içine alıp, kırarcasına sıksan ellerimi titremeyecekler mi ?
Benim hayallerim bile yok lan.
Zaman geçirmek için uyur mu oğlum insan !
Hadi akşam olsun, sonra sabah.
E sonra ?
Benim yarınım bile yok.
Sadece bekliyorum.
Ölmeyi.
Ölmek için yaşıyorum.
Senin bilmediğin bir dil bu, kimsenin bilmediği, ilahi bir dil.
Yalnızca benim anladığım ama yazamadığım.
Eğer seni tanısaydım,
Muhakkak ki küfür ederdim.
Beni dinlediğin için.
Çünkü anlamıyorsun !
Nursen Yıldırım
Ölmemeli Hiç Kimse Cuma Günleri
Salı sabahları ölmeli insanlar,
Ben Cuma gecesi.
Ve muhakkak, senin bu gece üzerinde seviştiğin çarşaflar kadar kirli.
Babamın beni terkederken traş olduğu jiletlerlere sarılıp uyuyorum ben oğlum.
Benim şakaklarım ağrıyor her gece, hiç ağlamıyorum diye.
Dudaklarım kanıyor, sus'a'maktan.
Beyaz bir gelinlik ismi midir sence ?
Uyuşturucunun hası bence.
Annemin aldatıldığı kadınlar kadar bile değilim ben oğlum.
Sayabileceğin kadar bile değilim.
Ama soyabileceğin kadar olduğumu inkar etmeyi çok isterdim.
Hiç seçme hakkım olmadı benim.
Doğduğumdan beri yağmurlu gözlerim.
Gece siyah mıdır sence ?
Siyah korkaktır bence !
Hadi siyahın içinde siyahı görsene.
En çıldırmış anında siyaha tecavüz etsene.
Beni sevsene oğlum !
Umutsuzluklarımı öpsene,
Ellemesene oğlum, dokunmasana içime.
Kanıyor işte.
Tutamazsın gözlerim kayıyor gözlerine.
Balıklar için akvaryumlar hapishanedir bence,
Ve tüm balıkçılar tutuklanmalı bir an önce.
Peki ben suçlu muyum sence de ?
Hadi bırak ellerimi,
Sol göğsümü avuçla şimdi.
Sütyenimin dışında atan kalbim,
Ereksiyon olmaman için geçerli bir sebep olmalıydı.
Değil mi ?
Değil oğlum.
Parçalarım ellerini kanatmazsa,
Kanın yüzüme vurduğum tokatla kirpiklerime sıçramazsa,
Dökülmezse saçlarım kemotrapi seanslarında..
Hayalleri saymazsak, bahaneleri atlarsak,
Beni sevmediğini aklarsak.
Değil oğlum.
Parmak uçlarını tenime sürterken sen,
Gurursuzluğumu, kırılmışlıklarımın üzerine sermemek elimde değil.
Patlamaya hazır bir volkan gibi gezinirken kasıklarımda dudakların,
İyi bir orospu gibi gülümsememek sana mümkün değil.
"Gitme" diyemediğimden,
Sevişmek seninle,
Ve boşalttığında içini içime,
Övüşün, ölüşüme sebeptir.
Değil deme,
Bu ender ama engel değil.
Hadi öp.
Bugün Cuma.
Nursen Yıldırım
Allah'a Duyuru
Intihar, cinayet ve hatta soykırım planları..
Kirli kahve bardakları,
Orgazm taklitleri,
Orospu kahkahalari,
Uyuşturucular,
Geceler,
Ihanetler,
Porno senaryosu olmaya aday bir hayat hikayesi,
Ve esmer elleri olan o adam...
-kalbim çarpıyor, çok hızlı çarpıyor yüzüme kapanan kapılar kadar hızlı-
Yüksek doz depresanları işgal etmişti odamı, kıtaplığıma kadar yayılmışlardı.
Okuduklarıma kadar bulaşmışlardı artık.
-kalbim hala hızlı çarpıyor-
Parmaklarımın arasında döndürdüğüm çakmakla kendimi tutusturmak istiyordum. Soyunmak. 6. Kattaki evimin en duman altı odasının dar penceresinden aşağı atlamak, kahkaha atarak, çırılçıplak.
-kalbim ağzımda çarpıyor sankı, çok hızlı-
Aylardır klozetin yanında duran permatikle saçlarımı kazımak istiyordum kafa tasımla birlikte. Aklımın içindekilere dokunmanın başka yolu yoltu onlara sarılmanın, sarmanın..
Aklımin içinde kalbimin içinde olanlar oluyordu. Inan bana aklım kırılıyordu.
“Cizilecek bir yer hep vardır” diyordu şair yanılmıyordu.
-kalbim hızlı hala çarpıyor-
Dün gece dua etmiştim ve bu sabah telefonum çalmıstı, esmer sakalları olan o adam tarafından defalarca kez aranmıstım;
- Nasılsın ?
+ Iyiyim... Ya sen ?
- Seni görebilir miyim ?
+ Aslında beni bir daha arama.
“Allah'ım beni çok yanlış anlamışsın !”
-kalbim çok hızlı çarpıyor hala-
Yemin ederim beni arama. Yalvarırım. Seni seviyorum ne olur arama. Seni seviyorum ve lütfen arama. Seni seviyorum beni arama bir daha..
Tam bu satırdan sonra hıçkırmaya başladım. Sız duymadınız.
-kalbim çarpıyor hala çok, hızlı çarpıyor-
Allah'ım yapma ! Kırıldım.
Cok acıyor..
Senin kasıklarını ağrıttığımızı sandığım bu hayat gizli gizli içimize boşalıyor.
Hepimiz gebeyiz, kalbimiz sancılanıyor.
Allah'ım durdur dünyayı cidden midemiz bulanıyor.
Tam bu satırdan sonra aradım esmer kokulu o adamı..
Muhtemelen sağ elinin baş parmağı ile REDDET tuşuna bastı.
Sanki yüzümü kezzap dolu kovaya bastı..
Allah'ım !
Ben çok hastayım.
Nursen Yıldırım
Gözlerimi Giyin Tenine
Gözlerime bak, gözlerime. Gözlerimin içindeki çaresizliğe bak. Düşmüşlüğümü gör gözlerimde, gözlerimden oku beni. Gözlerime sahip çık, sarıl gözlerime. Gözlerimi ört üzerine..
Dinle gözlerimi, dinlen gözlerimde. Gözlerimden öp beni.
Gözlerimi düşün bu gece..
Gözlerimden vur beni.
Gel.
Gör kimsesizliğimi, kimsesizliğimden sar beni.
Beni sakın. Sakla beni.
Gel.
Gözlerin giyinsin gözlerimi..
Nursen Yıldırım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)